15 Kasım 2013 Cuma

Game III..




Alex'le Kyu küçük havuz kaçamaklarından sonra sadece bir kaç defa kısacık görüşebilmişlerdi.
Kyu'nun yoğun iş hayatı görüşmelerine fırsat vermemiş işleri yüzünden okuldaki mezuniyet törenine bile katılamamıştı. İki ayrı program da sunuculuk ve turneler derken Kyu yu görmek artık Alex için imkansızlaşmıştı...

Alex'in burnunda tütüyordu Kyu. En son ailece kafeye geldiklerin de kasada dururken görebilmişti onu. İkisi de göz göze gelmemek için kendilerini sıkmışlardı... Bu arada Kyu sunuculuk yaptığı ikinci programdan ayrılmış azda olsa rahatlamıştı. Okulunu çok astığını fark edip, okuluna daha sık gider olmuştu..
Okul onu rahatlatan, kafasını dağıtan yerlerden biriydi. Okulun hemen arkasında uçsuz bucaksız gibi görünen bir orman vardı en büyük gizli sığınağı oradaydı. Güvenlik görevlilerinin kaldığı eski barakayı ormanın içinde bir yere bırakmışlardı ve orayı terk edilmiş olarak bulan, yerini bilen sadece Kyu'ydu. Orası onun sesiz sakin sığınağı, dinlenme yeriydi ... 
Zamanla Kyu orayı derleyip toplamış ufak tefek eşyalar getirip düzenlemişdi. Hatta okula gizlice soktuğu şaraplarını orada saklayıp aralarda kaçamak yaptığı da oluyordu. Alex Kyu'nun uzun zaman sonra okula döneceğini öğrendiğinde hem ona olan özlemine ve hasretine dayanamadığı için hem de haftalardır aramalarına ve mesajlarına cevap vermediği için, hesap sormaya okuluna gitmeye karar verdi.

Eski arkadaşı Anna'nında o okulda olduğunu hatırlamış Anna'ya ulaşıp ertesi sabah onun misafiri olarak kampüse girmeyi başarmıştı. Kyu'nun sınıfının bulunduğu bölüme gelmiş etrafta dolanıp onun gelmesini bekliyordu. 
Kyu'nun gelmesini bekleyen Alex koridor da bir hareketliliğin olduğunu fark ettiğin de Kyu'nun geldiğini ya da bir olay olduğunu düşünüp, elinde telefonlarla sesizce koşturan kızların peşine düştü...
Tam tahmin ettiği gibi karşısında hızlı adımlarla sınıfına doğru yürüyen Kyu'yu buldu ve usulca takip etmeye başladı. İzlerken onu ne kadar çok özlediğini bir kez daha anladı... Üzerin de spor bir sweatshirt ve hırkası vardı. Siyah dar paça pantolonu ve siyah spor ayakkabılar lacivert şapkası ve o hiç ayrılmadığı çirkin siyah çantası ile önünde hızlıca yürümeye çalışan adamı izledi. Kokusunu alabiliyordu. O çok sevdiği kokusunu tüm hücrelerinde hissediyordu Alex.
 
 Sınıfına girip cam kenarında en arka sıranın önünde duvara yakın taraftaki sıralardan birine oturup kafasını sıraya gömen Kyu'yu ve onu bir an olsun rahat bırakmayan hayran sınıf arkadaşlarını izledi uzaktan. Onun ne kadar yorgun olduğunu uykusuz kalan gözlerinden omuzlarının düşüklüğünden anlamamak imkansızdı. 



Onun bu halini gören Alex aramalarına cevap vermediği için kızmak yerine yanında olamadığı için, başını göğsüne bastırıp onun dinlenmesine yardım edemediği için kendine kızar olmuştu Sağ eli ile anlına vurup kendine söylenen Alex'i sınıfa girmek üzere olan bölüm hocalarından biri gördü ve:
'' Neden dışarıdasın? Sınıfa neden girmedin?'' dediğin de bozuntuya vermeden sınıfa sıvışan Alex, Kyu'nun yan tarafında ki sıranın en arkasına
sesizce geçmiş ders boyu kafası sırada dersi dikkatle dinleyen Kyu'yu izlemişti. Kalemiyle oynayışını not alışını dudaklarını büzüşünü büyük zevkle izlerken dudaklarına yapışmamak için kendini zor tutuyordu. Bu dünyada her şeye dayanırım ama onun dudaklarına asla diye düşünürken bir yanda da dudaklarını hasretle ısıran Alex iki şaşkın gözün kendisini izlediğini fark etti. Ve Kyu'nun olduğu yöne doğru döndüğünde uzun zamandır ona bakmasını beklediği gözlerin ona şaşkın ve dikkatle baktığını gördüğünde mutlulukla öpücük yollayıp sesizce "Hi" diyebildi.

Şaşkınlığını üzerinden atan Kyu gülümseyerek Alex'e bakmaya ve merakla telefonundan mesaj atmaya başlamıştı.

" Ne işin var burada ? "
" Nasıl girdin içeri ? " Gibi bir sürü soru soran Kyu'ya Alex'in cevabı. 
" Dersini dinle sonra konuşuruz. " olmuştu.
Ama Kyu vazgeçmeden aynı soruları sorup durdu.

Alex :
" Seni çok ama çok özlediğim için geldim. Dikkatini dağıtmak istemezdim şimdi gidiyorum sonra görüşürüz." Diyerek ayağa kalktı. Hocadan izin alıp sınıfı terk etti. Kyu arkasından hareketlenir gibi olmuş ama sınıftakilerin bakışlarını fark ettiğinde durmuştu ...

Alex daha fazla onun dikkatini dağıtmamak için sınıftan çıkmıştı ama aklı hala ondaydı ve Kyu sürekli mesaj atıyordu.
" Nerdesin?" 
" Ne olur gitme seni görmek istiyorum sana ihtiyacım var."Sözleri üzerine 
Alex " Kütüphanedeyim "diye mesaj atmış Kyu'da ona okulun bahçesinin arkasındaki ormanlık alanda onu beklemesini söylemişti.
Tamam mesajını alan Kyu heyecanla dersin bitmesini bekliyordu...

Okulun bahçesinden ormana doğru ilerleyen Alex kimisi sararıp düşmüş kimisi kızarmış yaprakların arasında dolanırken ormanın içinde ilerlemiş büyük bir çınarın altında oturmuştu. Gözleri kapalı müzik dinliyordu...








Tam karşısında onu izleyen Kyu'yu hissetmiş ama gözlerini açmadan onun kokusunu içine çekiyordu.. 

"Kokunu çok özledim." Dediğin de hala gözleri kapalıydı Kyu yüzünü okşadığı Alex'in dudaklarına özlemle yapışmıştı. Onun bu istekli öpüşüne daha büyük özlemle tutkuyla Alex'de karşılık vermeye başladı. Uzun uzun doyasıya öpüşen ikili nefes nefese dudaklarını ayırdıklarında Alex Kyu'ya bakıp gözleri dolu dolu hiç bir şey söyleyemeden boynuna sarılıp kokusunu içine çekiyordu.

Kyu Alex'in elinden tutup 
"Biraz yürüyüşe ne dersin?" diyerek hızla oturduğu yerden kaldırdı. Ormanda birbirlerine kenetlenmişçesine sıkı sıkı sarılarak yürüdüler.



Ve Kyu Alex'i gizli sığınağına barakaya getirmişti. Alex şaşkınlıkla Kyu'nun anlatıklarını dinliyordu. Barakayı nasıl bulduğunu nasıl temizleyip adam ettiğini hevesle anlatan Kyu, sığınağında sakladığı tek bardağını ve bir şişe dolu şarabını çıkarmışdı. İkisi de aynı bardaktan birer yudum içerek hasretle birbirlerine sarılmış öpüşüyorlardı. Kyu'nun sol eli Alex'in tişörtünden içeri girmiş göğüslerini avuçluyorken Alex'in elleri de Kyu'nun kasıklarına doğru inmiş çoktan sertleşmiş olan aletini hevesle avuçlayarak okşamaya başlamıştı.
Kyu, Alex'in boynundan göğüslerine doğru öpücükler kondurarak göğüslerini sıkıyordu, Alex'den çıkan ufak bir inlemeyle Kyu "Çok özlemişim seni" derken Alex hızla Kyu'nun tişörtünü çıkarmaya çalışıyordu. Uzun zamandır görüşememiş olmanın heyecanıyla ellerinin titremesinden bir türlü pantolonun kemerini düğmesini çözemeyen Alex'e 
"Sakin ol ilk seferimiz değil ne bu heyecan!!!'' derken hınzırca gülümsüyordu.
Alex " İlk değil ama yakalanma riskimizin yüksek olduğu ilk yer burası ya biri bizi görürse hemde daha sana doymadan. Seni içimde hissetmeden, kokun her zerreme sinmeden, beni deli gibi inletip aklımı başımdan almadan ya biri gelirde sana doyamadan buradan ayrılırsak işte o zaman deliririm. Anladın mı neden heyecanlıyım.."

Elleri Kyu'nun kasıklarını sıkıyordu ve devam etti.

" Ben bu yaramazın beni deliye çevirmesini istiyorum Seninle bir bütün olmak istiyorum. Ya sen? " Diye bir soruyla karşılaşan Kyu yine o hınzır gülümsemesini takınıp bir eli ile Alex'in sol gözünün üzerine düşen saçlarını geriye doğru itip kulağına doğru eğildi. 

"Asıl senin bu sabırsızlığın yok mu işte ona bayılıyorum ama en çokta seni sabırsızlandırmaya bayılıyorum." Diye konuşurken aynı zamanda Kyu'nun sol eli Alex'in göğüsleri arasından aşağı inmiş çoktan açmış olduğu pantolonu arasından Alex'in vajinasını avuçlamış parmaklarını içeri dışarı sokup Alex'e mastürbasyon yapmaya başlamıştı.
Kasılmaya başlayan Alex'in nefes alış verişleri de hızlanmıştı kulağının dibindeki adama. 
"Kesinlikle seks şeytanısın sen." derken Kyu daha sert hareketlerle Alex'i uyarmaya devam ediyordu. 
"Uuu sen şimdiden ıslandın mı sabırsız maymun.. Hayır daha oyunun başındayız. Korkma seni her zerrem de hissetmeden seni doyasıya tatmadan hiçbir yere gitmeyeceğim. Kimse bulamaz bizi şimdi sakin ol ve oyunumu bozma.." 

Derken Alex'in daha derinlerine giren eli Alex'den boğuk bir inleme çıkmasına sebep oldu tüm vücudu yangın yerine dönen Alex

" Yangınımı söndürmeyecek misin sen ?" Derken Kyu'nun hiç dayanamadığını bildiği hareketi dudaklarını ısırmaya başladı...

Alex'in altında kıvranışı ve dudaklarını ısırışına dayanamayan Kyu dudaklarına yapıştığı Alex'in alt dudağını koparırcasına ısırıp emiyordu.
Alex dudaklarının uyuşmaya başlamasından sonra fazla acı hissetmemeye başlamıştı. Kyu'nun dilini ağzının içine alan Alex vakumlarcasına emip bir yandan da o çok uğraştığı pantolon düğmesini açmayı başarmış sertleşen penisini avuçlamaya başlamıştı.
Kyu'yu kendine doğru çekerken dudaklarından ayrılan Kyu 
" Ahh sabırsız maymun."

Alex'in sağ bacağını omzuna alıp hızla içine girmeye başlamıştı. Alex'den çıkan çığlığa Kyu bile inanamamış sağ eli ile hızla ağzını kapattı. Ağzını kapattıktan sonra yine aynı hızla içine girip çıkmaya başlamıştı.
Alex'in çığlıkları azalmış birlikte aynı tempoyu yakalamışlardı.

Kyu Alex'in kalçasını havaya kaldırmış köpek pozisyonuna getirmişti. Bel boşluğuna bardağındaki şarabın birazını döküp yalıyordu. Alex'in bel gamzelerine öpücük kondurup bardağındaki şarabı kalçasından aşağı döküp istediği kayganlığı elde eden Kyu, Alex'in kalçalarını sıkıp arkadan içine sertçe girmeye başlamıştı. Ağzından çıkan inlemelerle ve titremesiyle hızla kendine çevirdiği Alex'e '' Hayır tek başına zirveye çıkmak yok beraber çıkacağız'' derken Alex'in üzerine iyice yerleşen Kyu dudaklarına öpücük kondurduğu Alex'e :
"Her işinde böyle acelecimisin sen?" Diye söylenirken yavaş yavaş içine girip çıkıyordu. Alex ise nefes nefese :
"Hayır. Sen varsan yanımda bütün dünyam değişiyor." derken boğuk bir inleme dökülmüştü ağzından ve devam etti :
" Beni çölde susuz bırakmaya bayılıyorsun demi? " derken Kyu'nun yüzündeki hınzır gülümsemesine 
" İşte bu gülümsemene hem bayılıyorum hem gıcık oluyorum." deyip dudaklarına yapıştığı Kyu Alex'in üzerinden kalkıp doğrulduğunda Alex'den 
"Hayır şimdi kalkamazsın beni bu şekilde bırakamazsın." derken ki haline dayanamayan Kyu kahkahayı basmıştı.
Şaşkınlıkla Kyu'ya bakan Alex kızarmış hatta kızmıştı yana doğru uzanıp şarap şişesini alan Kyu 
"Susuzluğunu dindirmek istedim." derken elindeki şişeyi gösterdi.
Alex'in ağzına biraz şarap veren kyu kızdığını fark etmişti. Dudaklarından akan bir damla şarabı dili ile yalayan Kyu 
"ımmm şarabın tadı bile senin teninde daha da güzelleşiyormuş. Madem çikolata sosumuz yok bizde şarap içeriz dudaklarından." derken 

Önce Alex'in dudaklarına döktüğü şarabı emerek içen Kyu daha sonra göğüslerine döktüğü şarabı dili ile yalamaya başlamıştı. Göğüs uçlarını emip ısırıyordu.

Kyu'yu üzerinden çevirip altına alan Alex 
"İş başa düştü'' diyerek
Şarap şişesini kafasına dikip büyük bir yudum aldıkdan sonra Kyu'nun dudaklarından oda içmeye başladı. Kyu'nun yanına uzanan Alex sol kulağını emdiği sırada Kyu'nun ne kadar gıdıklandığını fark etti.

Daha sonra Kyu'nun yarasını her gördüğünde içi parçalansa da yarasını öpüp okşaması ilgi göstermesinden çok hoşlandığını biliyordu. Bilerek yarasına şarap döküp öpücükler kondurarak okşamaya başladı. Kafasını kaldırıp Kyu'nun ona yaptığı hınzır gülümsemeyi yüzüne takınıp daha da aşağılarına kasıklarına kadar inen Alex, Kyu'nun aletini elleri ile sıkıp emmeye başlamıştı.

Artık alta kıvranan Kyu'yuydu ve bundan Alex çok zevk alıyordu. Kyu'dan çıkan boğuk iniltiler Alex'i daha çok tetiklese de Kyu elleriyle tutup kendine çektiği Alex'i altına almış hızla içine girmeye başlamıştı.

Alex 
"Çok sabırsızsın." derken intikam alırcasına sırıtıyordu. Kyu şeytanca bakışlarında birini atıp sol eli ile de Alex'in ağzını kapatmıştı. Alex neler olacağını tahmin edercesine kendini tamamen ona bırakmış Kyu hızla en derinine kadar giriyordu, daha önce hiç hissetmediği bölgelerinin acısıyla hazıyla dolup taşıyordu Alex.

Çığlıklarıyla hızlı nefes alışlarıyla bir bütün olmuşlardı artık Alex'in ağzının üzerindeki elini kaldıran Kyu ile beraber sarsılarak boşaldılar ikisi de nefes nefese kalmış iç içe üst üsteydiler. Alex'in sol boynuna kafasını gömen Kyu kafasını kaldırıp saçlarını okşarken dudaklarını öptüğü Alex'e 
"iyi ki hayatıma girdin." diyerek kendini yana doğru atmıştı. 

Alex 
"Woaaww muhteşem'din Evilprince tadı damağımda kaldı." derken ikisi de yerde bir bütün olmuşcasına sarılı halde dakikalarca güldüler ...





 Alex üzerine tişörtünü giyerken bir yandan da
"Derslerini de kaçırdın çalışkan, örnek öğrenci Kyu yakıştı mı bu şimdi sana." derken sırıtıyordu.
Tişörtünün içinde kalan uzun dalgalı saçlarını çıkaran Kyu Alex'in saçlarını ayırıp 
"Kimin yüzünden buradayım acaba?" diye söylenirken Alex'in anlının tam ortasına şaplağı yapıştırmıştı. 

Alex şaşkınlıkla
"Neydi bu? Sabahki oyunun intikamımı?" 
Kyu :
"Sabah seninle oyun oynamadım ki?" 
Alex 
"Öyle mi canım. Tam karşında senin tüm askerlerini kaleni patlatan Bay King duruyor Bay Game Gyu." diyerek kendisine şaşkın şaşkın bakan Kyu'nun dudaklarına yapışıp kocaman bir öpücük bırakıp:

'' İyi ki hayatıma girdiniz Bay GameGyu." diye gülümserken anlının ortasına ikinci şaplağı yiyen Alex gözlerini kocaman açmış Kyu'ya bakarken üçüncü şaplağı da yiyince dayanamayıp :

"Ne yapıyorsun yaa." diye sorular sormaya başladığı sırada Kyu iki omzunu da tutuğu Alex'e doğru eğilip. 
"Birincisi benimle uğraştığın için hem o an çok şirin görünüyordun o yüzden vurdum."

"İkincisi sahte isimlerle kendini tanıtmadan benimle oyun oynayıp beni kandırdığın içindi."

"Üçüncüsü ise benimle dalga geçtiğin içindi." derken sağ elini kaldırıp tekrar yapıştıracakken Alex'in gözlerini sımsıkı yumduğunu gören Kyu gülümseyerek anlına kocaman bir öpücük bırakıp göğsüne bastırarak sarıldığı Alex'e :
"Senin aramalarına mesajlarına cevap vermiyorsam bil ki seni çok özlediğimden eğer senin sesini duyarsam dayanamam anlıyor musun?" derken daha da sıkıca birbirine sarılan ikili uzun uzun öpüştükten sonra ormanda el ele yürümenin keyfini çıkartıyorlardı.




  Hikaye: B.B

Düzenleme ve katkılarından dolayı Sinem'e Teşekkürler...

19 Eylül 2013 Perşembe

-BUZ-


Lee Min Ho ve Kate bir senedir birlikteydiler ama ikisininde yoğun bir çalışma temposu vardı. Min Ho‘nun çekimleri Kate’in ihaleleri, toplantıları derken ikisi de bir sene önceki o tutkularından uzaklaşmışlardı. Ve bu durum Kate’in çok canını sıkmaya başlamıştı.Uzun zaman sonra tatil yapmaya vakit bulan Kate bu günler de uzak kaldığı Min ho ile görüşmek, onunla olmak istiyordu. Çekimde olan Min Ho‘yu arayıp beraber bir şeyler yapalım diye sormak için telefona uzandı. 
       "Merhaba canım nasılsın? " Diye sorarken telefonun diğer ucundaki Min Ho, Kate‘in sorularını geçiştirmekteydi ve Kate’e :        
         "Son sahnenin çekimi var kapatmalıyım sonra görüşürüz" diyerek telefonu kapattığında Kate bu duruma hem üzülmüş hem de sinirlenmişti. Canı sıkkın bir şekilde sehpanın üzerinde duran Cosmopolitan dergisine gözü ilişti. Sıkkın bir şekilde dergiyi kurcalarken kendini " İlişkiyi taze tutmanın yolları" başlıklı yazıyı okurken buldu. ''Sevgilinizle uzun zamandır bir araya gelip görüşemiyor musunuz?'' Cümlesine gözleri takılmış tekrar tekrar okuduğunu fark etti. Sorunlarımıza belki bir cevap bulurum amacıyla yazıyı daha dikkatli okumaya başladı. Okuduğu bazı bölümlerde farketmeden onaylarcasına başını sallamaya başlamıştı. Yazının devamında "Sevdiğiniz adamı şaşırtarak sizden hiç beklemeyeceği şeyler yapın" Cümlesini kısa bir süre düşündü.

        Ne yaparsam şaşırtabilirim ki Min Ho’yu diye düşünürken aklına bir türlü faklı bir şey gelmiyordu. Sinirle dergiyi kapattı ve kalkarak kendine bir kadeh beyaz şarap doldurup camdan batmak üzere olan güneşin kızıllaştırdığı şehri izliyordu.

        Diğer yandan yalnızlığını bastırsın yanında bir ses olsun diye hafif sesle açtığı radyoya kulak kabarttı. Biten parçanın ardından Dj'nin " Yaptığınız en büyük çılgınlıklar neler hadi bize mesaj atarak paylaşın "diye dinleyicilerine anons etmiş, anons sonunda
soruya gönderilen mesajları okumaya başlamıştı. Gelen mesajlardan birisi  "Dün sevgilime benden hiç beklemeyeceği bir şey yaptım " diyerek başlayınca Kate kulak kesilerek radyonun sesini açtı ve dikkat kesildi. Mesajın devamında "Sevgilimi iş yerindeyken arayıp daha önce hiç denemediğim bir şey olan  telefonda seksi denemeye başladım. Telefonun diğer ucundaki sevgilimin yutkunma seslerini duydukça daha çok zevk almaya başlamıştım ve yarım saat sonra kapımı çalan azmış sevgilimi karşımda buldum" Sözleri Kate‘e muhteşem bir cevap olmuştu.
Bir bardak daha şarap doldurup tek seferde kafasına diken Kate eline telefonu aldığında hem heyecanlı

hem de endişeliydi. "Nasıl yapacağım? Ya beceremezsem? Ya benden nefret ederse? " Soruları aklında dönerken diğer yandan da onunla birlikte olma isteği vücudunda anlam veremediği ateşlenme yaşıyordu. Onunla seks yapmayı özlemişti. Eline aldığı telefonla önce mesaj yollamaya karar verdi.

    " Seni hissetmeyi çok özledim. Dudaklarını dudağımda, göğüslerimde hissetmek istiyorum. Ellerinin kasıklarımda dolaşmasını, dilinin beni nefes nefese bırakmasını en çok da seni içimde hissetmeyi özledim. " Diye yazarak yolladı. Ve gelecek arama ya da mesajını beklemeye başladı.
        Çok geçmeden telefonu çalmaya başlamıştı. Kate heyecanını gizleyerek sakin ama kırgın bir sesle telefona cevap verdi.
        "Efendim.."  Karşısında ki Min Ho’nun ne söyleyeceğini bilmeyen, kekelercesine konuşmasından mesajın etkili olduğunu anlamıştı. Tedirgin bir sesle :
       " Kate bbben ne diyeceğimi bilmiyorum? Sen ciddi misin bu yazdıkların konusunda? " Dediğinde  Kate mutluluğunu belli etmeden gayet sakin konuşmaya başladı.
         "Evet, gayet ciddiyim senin beni gördüğün yok artık" Diye
sitemkâr bir şekilde Min Ho'nun konuşmasına bile fırsat vermeden:
        " Vücudum ateş topuna döndü ve deliler gibi seni arzuluyorum " Diyerek telefondaki sevgilisine ufak bir oyun oynamaya başlamıştı. Buzdolabının yönelerek buzluğunu açıp buzluktan bir parça buz aldı ve seksi bir sesle :
        " Ateşim sönsün diye elime aldığım buzları seni hissetmek istediğim yerlerde gezdiriyorum." Derken elindeki buzu en can alıcı bölgelerine sürerek kendini tahrik etmeye başlamıştı. Çıkardığı seslerle Min Ho’nun aklını artık başından tamamen almak istiyordu. Ağzına aldığı küçük bir parça buzu dişleri ile kütürdeterek kırmaya başlamıştı. Telefonda ki bu sözleri ve inlemeleri karşısında şaşkına dönen Min Ho çoktan zevk almaya  başlamıştı bile.
Kulağına gelen iniltiler ve buz sesleri deliye çevirmeye başlamışken Kate’e
        "Ateşini almada buzlar işe yarıyor mu" Diyerek kendisinin bile anlam veremediği cümleler kurmaya başlamıştı.
Duyduğu sözler  karşısında şaşıran Kate aslında Min ho’nun aklını başından aldığını fark edince daha rahat ve daha özgüvenle tahrik etmeye devam etmeye başladı.  Sorusuna yanıt olarak :

       "Bilemiyorum. Soyunup yatağa uzandım, seni hissetmek istediğim her yerimde buz parçaları gezdiriyorum."
   Derken Min Ho’nun sıklaşan nefes sesleri Kate‘i daha da çok ateşlemişti.    

          Min Ho arkadaşlarının bulunduğu kısımdan birkaç adım uzaktaydı ve bu sözler karşısında sertleşmeye başlayan aletini hissetmesiyle kendini arabaya atması bir olmuştu. Arabaya geçen Min Ho rahatca telefonda konuşmaya başlayınca  Kate’e gülümseyerek :
" Nerelerinde dolaştırıyorsun bu buzları?" Dediğinde Kate içinden zafer çığlıkları atarken eline aldığı buzu dudaklarında gezdirip emmeye başlamış, seslerinide telefona yansıtmaya başlamıştı. Boğuk bir sesle :
       "Dudaklarımdan boynuma inip göğüslerim de ve uçlarında geziyor. O kadar çok yanıyorum ki daha göğüslerimdeyken elimdeki buz eridi " Diyerek bir yandan da elini yandaki buz dolu tabağa sokarak karıştırmasından çıkan sesleri Min ho’ya dinletiyordu. Eline aldığı başka bir parçayı göğüsleri arasından aşağıya  karnının oradan da  kasıklarının üzerine doğru kaydıran Kate'in ağzından bir inilti döküldü. Elindeki buzu daha aşağılara doğru kaydırarak vajinasına sürtmeye ve içeri sokup çıkarmaya başladığında artık inliyordu. Telefondaki Min Ho’dan da boğuk bir inilti koptuğunu duyan Kate

      “Sanırım nerelerimde dolaştığını anladın artık." Derken buzun vücuduna verdiği uyarma ile kasılma hissi artmaya başlamıştı ve  Min Ho'ya inleyerek:
        " Dayanamayacağım! Keşke şu an kendi kendimi tatmin ederek değil de sen içime girip çıkarak beni inletseydin"  Diyerek kendine parmakları ile mastürbasyon yapmaya başlamıştı. Kendini tatmin ederken çıkardığı sesler Min Ho’yu deliye çevirirken  o da kendini arabada tatmin etmeye başlamıştı. İkisi de boşalırken Kate boğuk bir sesle  yalvarırcasına :

 " Ne olur gel!!! " diye. Tekrarlayıp duruyordu. Min Ho’da aynı şekilde onu istiyordu. Kate’e :
       "Telefonu kapat içerdekilerle konuşup birazdan yanına geliyorum. " Dediğinde Kate kulaklarına inanamamıştı. Doğrulatmak istercesine :

             "Gerçekten mi ?" Diye sordu.Min Ho boğuk bir sesle :

             "Ateşini almamı istemiyor musun yoksa ." Derken  Kate gülmeye başlamıştı. Ona boğuk ve cilveli bir sesle :
        "Ateşimi almanı değil beni ateşlendirmeni istiyorum, seni her zerremde hissetmek, yaşamak istiyorum. Beni zevkten titretmeni istiyorum. Anla artık seni herşeyinle istiyorum. Çabuk gel" Diyerek telefonu kapatırken Kate yaptıklarına söylediklerine inanamıyordu, mutluluktan uçarcasına kendi kendine planlar yapmaya başladı. Min Ho’yu çok farklı karşılamalıydı. Önce duşa girdi ve keyifle hazırlanmaya başladı.
         


  Min ho telefonu kapattıktan sonra hala şaşkınlığını atlatamamıştı. Bugüne kadar telefonda konuşurken hiç bu kadar zevk almamıştı. Kendine çeki düzen verip derin bir nefes aldıktan sonra yönetmenin yanına giderek erken çıkmak istediğini
söylemiş ve hiç oyalanmadan yola çıkmıştı.
Yolda hala yaptıkları görüşme aklından çıkmıyordu. Kate‘in yaptığına yaptığı şeye inanamıyordu ama çok da hoşuna gitmişti.  



Kırmızı ışıklar Min Ho'ya hiç bu kadar uzun gelmemişti. Aklına biran Kate’i uzun zamandır ne kadar yalnız ilgisiz bıraktığı geldi. Yaptığı şeye pişman olarak arabayı sağa çekip karşısında ki çiçekçiden Kate’in en sevdiği beyaz güllerden koca bir demet yaptırdı ve yanına en sevdiği çilekli tartlardan aldı..

                                      ****

             Kate duştan çıkmış dolabın karşısına geçmiş ne giyeceğini düşünürken kırmızı dantelli ipek geceliğinde karar kılmış, üzerine mini  sabahlığını geçirmiş ve Min Ho’yu bu şekilde karşılamaya karar vermişti. Saçlarını makyajını yapıp banyodaki jakuziyi doldurarak içini gül yapraklarıyla süslemiş, her yere ufak mumlar yakmıştı. Odanın içine en sevdiği parfümünü sıkmış Min Ho’nun gelmesini bekliyordu.


          Min Ho ellindeki güller ve pastalarla kapıya gelmiş derin bir nefes alarak kapıyı çalmıştı ve kapıyı kırmızılar içinde açan Kate'e hayran hayran bakakalmıştı. Kapının ağzında duran Min Ho’nun içeri girmesini daha fazla beklemeyen Kate kolundan tutup içeri sokmuştu. Min Ho elindeki çiçeği ve pastayı Kate'e uzatmıştı. Gülleri gören Kate mutlulukla çiçekleri alıp :
       "Teşekkür ederim" diyerek çiçekleri ve pastayı salondaki masanın üzerine bırakırken arkasından belini sıkıca kavrayarak kucaklayan Min ho Kate’in boynunu öpüp kulağına :

         "Özür dilerim. “diye fısıldadı. Ne olduğunu anlamaya çalışan Kate’in konuşmasına izin vermeden :
       "Özür dilerim çünkü seni çok ihmal ettim. Beni affedebilecek misin?" Dediğinde deli gibi istediği, sevdiği adamın tam da bu olduğunu hatırladı. Sıkıca ona sarılan adama dönüp yüzünü ellerinin arasına sıkıştırıp büzüşen dudaklarına öpücükler kondurmaya başladı.  Ve Min Ho'ya : “ Bunu bir ara düşüneceğim'' Derken Min Ho sevimli halinden sıyrılıp iştahla o çok özlediği dudaklara yapıştı. Dudaklarını Kate’ten bir iki saniye ayırıp,

        "Buna salonda mı devam edeceğiz? 

 Telefonda bahsettiğin yatak daha rahat gibi gelmişti bana. " Derken gülümseyerek  eğilip sağ omzunun üstüne çuval gibi aldığı Kate’i odaya doğru taşırken,
sol elide Kate’in baldırlarını ve poposunu okşuyordu. Kafasını sağ tarafa çevirip ufak bir ısırık aldığında
 Kate’den ufak bir "ayy" sesi çıkmış. Bu da Min Ho'.nun çok hoşuna gitmişti. Kate’i yatağın karşısında yere indirmiş alıcı gözüyle kırmızılar içindeki kıza bakıp gülümseyerek   

" Benim olmalısın.. " diyerek Kate’e sokulup öpmeye başlamıştı. Kate, Min ho nun öpücüklerine karşılık verirken bir yandan onu soymaya başlamıştı. Üzerindeki tişörtü parçalarcasına çekip çıkartırken dudaklarını Kate’den ayıran Min Ho üzerindeki tüm fazlalıklardan kurtulup, karşısındaki Kate‘in üzerindeki mini sabahlığın gevşekçe bağlanmış ipek kemerini tutmasıyla açılması bir olmuştu. Omuzlarını düşürerek sabahlığının kollarının üzerinden akmasına izin verdi. Kate’i yatağa oturtan Min Ho, Kate' in karşısında diz çöküp göbek deliğinden Kate’i öpmeye başlarken Kate uzandığı yatakta doğrulup Min Ho'yu yatağa oturtmuştu. Tam karşısında ayakta duran Kate’in çamaşırını çıkarmaya başlamıştı. Yatakta kendini yukarıya doğru iteleyen Min Ho'nun üzerine çıkıp sürtünmeye başlayan Kate kulak memesini emip ısırıklar kondurmaya başlamıştı. Yanda ki çekmecenin üzerine uzanıp, bir tabağa doldurduğu buzlardan ufak bir parçasını ağzına alıp dilini buz gibi yaptıktan sonra üzerinde sürtündüğü Min ho’nun ağzına bıraktı. Buz gibi olan dili ile genç adamı boynundan başlayıp göbeğine kadar öpüp, emen Kate, ellerinin altında vücuduna soğuk öpücükler kondurduğu adamın her soğuk darbede irkilmesi ve aldığı derin nefesleri verirken çıkardığı cılız boğuk sesler karşısında iyice tahrik olmaya başlamıştı.
         Eline aldığı buz parçalarından birini Min Ho’nun organına sürüp onu tahrik edince, hafifçe sıcak nefesini üflemiş sonrasında diliyle onu kıvrandırmaya başlamıştı. Kate’i kendine doğru çekmeye çalışanca Kate, Min Ho'nun bacaklarını karnına doğru hafifçe itip üzerine ters şekilde oturarak Min Ho'nun dizlerinden destek alarak aşağı yukarı hareketler yaparak onu içine almıştı. Kate’in kalçalarını avuçlayan Min Ho, onu kendine doğru çekip yatağa doğru uzatarak üzerine çıkmıştı. Kalçasını yüksekte tutan Min Ho altında ki Kate'inde kalçasını tutup kendine doğru yükseltti.
      Minho üstteydi ama Kate aşağı yukarı hareketlerle Min Ho’nun yerine hareket ediyordu.Kate’in sağ bacağını kaldırıp omzuna yerleştiren Min Ho Kate‘in içine daha sert ve hızlıca girmeye başlarken Kate daha önce hiç hissetmediği yerlerinin verdiği acıyla ve zevkle Min Ho'yu izliyordu. Kendisini zevkle ve nefes nefese izleyen Kate’i fark edince omzundan bacağını indirmiş Kate’in dudaklarını öpüp küçük ısırıklar alarak onun vücudunda dili ile her yerinin tadına bakıyordu. Kate’in göbeğinden aşağıya doğru eline aldığı buzu sürterek dili ile en zevk aldığı yerleri yalamaya başlarken Kate zevkten titremeye başlamıştı. Kate’in boşalacağını anlayan genç adam Kate’in içine hızlı hareketlerle girip çıkmaya başlamıştı. Birlikte boşalırlarken Kate nefes nefese inleyerek çığlık atıyordu. Beraber haykırarak boşalmışlardı Kate’in içinden çıkmamış hala üzerindeyken saçlarını okşayıp, anlını, burnunu ve dudaklarını öpüp yanına uzandı. Min Ho’nun göğsüne başını koyarak sıkıca sarılan
Kate 
       " Hiç ayrılmayalım" Derken anlına küçük buseler bırakan Min Ho :
     "İkimizde çalışmak zorundayız. Ama bugün seni asla bırakmayacağım " Kate yalvarırcasına :

         " Bir daha bu kadar ayrı kalmayalım. " Derken Min Ho'nun gözlerinin içine dolu dolu bakıyordu. Min Ho göğsünde yatan Kate’in saçlarını okşayarak kendine doğru çekmiş dudaklarını öpmeye başlamıştı. Birbirlerine sımsıkı sarılarak dakikalarca ayrılmadan kaldılar. 
        Min ho gülümseyerek Kate’e 
       "Beraber duş alalım mı?" Diye manalı bir ses tonuyla sordu.

  Kate telaşla :

       " Kahretsin ben o kadar jakuziyi hazırlamıştım. Jakuzi keyfi yaparız diye nasılda unuttum" diye hayıflanırken Min Ho gülerek:  
              “Tamam niye dert ediyorsun şimdi yaparız o keyfi hem daha sabaha kadar yanındayım senin. " Diyerek yataktan kalkmış kucakladığı Kate’i alıp güllerle dolu hafif soğumuş suya girmişlerdi. Karşılıklı oturdukları koca küvette Min Ho  gevşemeye çalışırken kasıklarına baskı yapan Kate’in ayak parmaklarını hissedince aynı şekilde karşılık vererek Kate in vajinasına baskı yaparken ayak başparmağını içine doğru sokmuş vajina yanaklarını sıkmaya başlamıştı. Gene arzuyla dolan Kate, Min Ho’nun üzerine doğru kendini kaydırmış, bacaklarını ayırıp kucağına ters şekilde oturarak suyun verdiği kayganlıkla arkadan içine girip çıkmaya başlamıştı. Min Ho Kate’i kalçasından ileri doğru iterek, dizleri üzerinde durdurmuş arkasından daha hızlı girip çıkmaya başlarken kaygan vücudunu, belini, boynunu öpmeye başlamıştı. Daha sonra geriye doğru çekilip oturarark Kate'in üzerine çıkmasını sağlamıştı.
Suyun içinde daha hızlı gidip gelen Kate daha derinlerinde hissediyordu artık Min Ho’yu. Üzerinde kıvranan Kate’in göğüslerini emen Min Ho ayların acısını çıkarırcasına kızartana kadar her yerini emip sıkıyordu. Küvetten çıkıp duşun altına girerlerken Kate’i duvarla kendi arasına sıkıştırıp hafifçe yükseltip kucağına almıştı.
Başını Kate’in göğsüne gömen Min Ho, Kate’i kucağından indirmişti.


 Kate dizleri üzerine çöküp Min Ho’nun penisini yalamaya başlamıştı. Ağzına aldığı penisi hafif sert darbelerle emip ısırıyordu. Artık dizlerinin titrediğini hisseden Min Ho ,Kate’i ayağa kaldırarak ters çevirmiş, kalçasını kendine doğru çekerek kıçını iyice ayırmış içine giriyordu. Kate bu kadar sert şekilde ilk defa içine giren Min Ho'ya

         "Canımı yakıyorsun " Diyebilmişti sadece.

         "Sende beni bu kadar tahrik etmeseydin" derken daha da sert ve hızla giriyordu içine. Duvara yaslanan Kate’in içi titrerken, inlemelerinin yerini çığlıklar almıştı. O sırada Min Ho, Kate’i kendine doğru çevirip hafif yükseltip, önce parmaklarını vajinasına sokup Kate’i uyarıp sonra tekrar içine girmiş, birlikte bir bütün olmaya, aynı tempoda hareket etmeye başlamışlardı.  Kate daha önce hiç bu kadar canının yandığını hissetmemişti ama yaşadığı acıyla haz aldığına inanamıyordu. Hoşuna giden bu acıyla bir kez daha çığlıklar atıp karşılıklı boşaldılar.
        Artık ikisi de yorulmuş nefes nefese kalmıştı. Yere çökerek bir kaç dakika dinlenmiş, beraberce yıkanarak, bornozlarına sarılı şekilde banyodan çıkmışardı. Yatağın üzerine kendilerini bırakırlarken Delice öpüşüyorlardı. Birbirlerine  sarılarak uyumaya karar verdiklerinde Kate, Min Ho'nun kulağına :

          "Özrünüz kabul edilmiştir efendim. Bu arada müthiştiniz" diye fısıldadı. Gözlerini açmadan gülümseyen Min ho :
           "Şimdi bırak biraz uyuyayım. Sabah kahvaltı niyetine seni avuçlarken teşekkür edersin "diyerek sıkıca kalçasını sıktı. 
           İkisi de uzun zamandır beraber hiç bu kadar güzel vakit geçirmemişlerdi. Artık anın ve birbirlerinin tadını çıkarıyorlardı.


                
                                                                            *****


Hikaye :B.B
                                               
Düzenleme ve katkılarından dolayı Sinem'e Teşekkürler...
                      

3 Eylül 2013 Salı

Game II.Bölüm





Aradan bir hafta geçmişti ama Kyuhyu’nun aklı hala Kona beas’da Alex'le yaşadıklarında kalmıştı.O geceden sonra kafeye hiç gitmemişti ama aklı hep ordaydı.
  Artık dayanamamış arabasına binip kendini kafenin önünde bulmuştu. 
Kafeye girer girmez gözleri Alex’i aradı. Annesinin şaşkın hali ve sorularından kendini zor kurtarıp mutfağa atmıştı. Mutfakta koşuşturan elamanlar onu gördükleri için çok şaşırıp kendi aralarında fısıldaşmaya başlamışlardı.
“Kyuhyun değil mi o ?” 

 “-Ne işi var burada? Bu gün geleceğini söylememişlerdi ?” diyerek konuşan elemanlara aldırış etmeden etrafta Alex’i arıyordu.

Elemanlardan birinin 

“Bana çikolata sosunu uzatır mısınız?” sözleri ile arkasındaki tezgâha döner dönmez aklına o gece yaşananlar gelmişti. Ve kendini  istemsizce gülümserken buldu.
     O sırada arka kapıdan çöpleri döküp gelen Alex, Kyu ‘yu mutfakta gördüğünde elindeki küçük çöp kutusunu yere düşürmüş, ağzı açık şekilde Kyuhyun'a bakakaldı.
 

Sesin geldiği yöne doğru dönen Kyu aradığını bulmuş ve gülümseyerek Alex’e bakıyordu. Şaşkınlığını üzerinden atan Alex,  Kyu’nun durduğu yere bakınca onun da aklına o gece olanlar gelmişti. Ve kızarmaya başlamıştı.
           Alex’in yanına doğru yürüyen Kyu’ yu şef yakalamış 

         “Hoş geldiniz efendim.Bir şey mi istemiştiniz? İçeride ki arkadaşlardan isteseydiniz. Siz neden yoruldunuz ?” şeklinde sorularla Kyu'yunun önüne geçmişti.
Alex bunu fırsat bilip kapının önünde kalan çöpleri alıp kendini dışarı atmıştı. Kalbi yuvasından çıkacak gibiydi. Tek düşündüğü şey koşarak Kyu’nun boynuna sarılmak kokusunu doyasıya içine çekmekti. Bu kadar çok özlediğini onu görene kadar fark edememişti. Ama onu, dudaklarını ve kokusunu hiç unutamamıştı.
            Dışarda derin nefes alıp vererek kendini toplamaya çalışırken sol kulağına, boynuna doğru sıcacık bir nefes üflüyordu.
     Hızla soluna dönen Alex  kokusunu, tenini,  dudaklarını deli gibi özlediği adamla yanyanaydı. Muhteşem gülümsemesiyle ona bakıyordu. Oldukça sesli bir şekilde yutkunarak  Kyu’ya dönüp:

 “ Ne işin var senin burada? ”
Kyu işaret parmağı ile Alex’in çenesinin altından boğazına doğru inerken :

“Bir kez daha öyle yutkunsana? Boynun çok komik oluyor.” Diye mırıldanırken  Alex’i dinlemiyordu bile.
     Alex’in tek kaşı kalkmış cevap bekler halde ona dik dik bakan bakışlarını fark eden Kyu pes etmiş bir halde :
        “ Ne yani annemin dükkânına gelmek için senden mi izin alacağım?“ derken Alex’in bakışlarında hiçbir değişiklik olmadığını fark etti. Daha fazla uzatmadan içinden gelenleri söyledi.
 “Tamam aklımdan çıkmıyorsun kaç gündür deli olacağım. Anlam veremiyorum. Sürekli aklımdasın. Sesini, tenini unutamıyorum. Senin yüzünden çikolata bile yiyemiyorum artık.”
      “Nedenmiş o ? “    

Mağrur bir gülüşle : 
“Neden mi? Hiçbir çikolatanın tadı senin dudaklarında yediğim ki kadar güzel değil. Senin tadın bir başkaydı.” Derken Alex’in yüzünü avuçları arasına almış, baş parmağıyla Alex’in dudaklarına dokunuyordu.
        

“Dur artık lütfen bir gelen olacak. “ Diye kendini geri attı ve içeri girdi. Ama aklındaki tek şey Kyu’nun dudaklarına deli gibi arzuladığıydı. İçeriye  girdiğinde kendini daha
 rahat hisseden Alex kapının oradan yüksek sesle :

 “-Heyyy Alex “ diye bağıran Kyu'ya doğru şaşkın bir halde dönmüştü. Donuk bakışlarla Kyu’yu izliyordu.
         “Sana  Race Driver Grid  oyununu nasıl oynayacağını öğretecektim, hem de uygulamalı hatırladın mı? ” dediğinde
Alex’in ağzı açık kalmıştı. Tüm çalışanların meraklı ve anlamsız gözlerini tam tepesinde hissediyordu. Diyeceği çok şeyi vardı ama ağzından sadece :

 “ Ne ? ” diyebilmişti.
Kyu sinsice sırıtarak sözlerine devam etti.

”Sen bana Blacklight Retribution oyunun tüm hilelerini tek tek öğretmiştin hatırlasana.”  Derken hem gülümsüyor hem de hınzırca saçlarını karıştırıyordu.“Bende sana direksiyon konsolu ile Race Driver Grid oyununda parkurları nasıl geçeceğini anlatacağıma söz vermiştim unuttun mu yoksa ? “ diye konuşmaya devam ediyordu.
     Kyu’nun aslında oyundan değil de başka bir şeyden bahsettiğini anlayan tek kişi Alex’di. Ve bunu
içten içe anlayanın kendisinden başka kimsenin olmaması için dua ediyordu. Daha fazla konuşmaması için Kyu’ya dönerek :
 “ Hatırladım efendim ama gerek yok. Teşekkür ederim.” Diyerek kestirip atmıştı. Bu tavrına sinirlenen Kyu şefe dönerek :
     “Bu kızın izin günü ne zaman? '' diye sordu.
Şef :

   “O işe başlayalı bir ay oluyor efendim. İzin günü henüz yok.”

       Şefin sözlerine anlamsızca sevinen Alex’de bir rahatlama olmuştu. Bir yandan da 'Niye sevindim ki üzülmem lazımdı. Ama böyle ulu orta konuşmasından iyidir ' diye kendi kendine söyleniyordu. Kyu'da kızmış ama daha fazla bu konuyu üsteleyemeyeceğini anlayınca susmuştu. Sessizleşen ortamı şefin :

 " Ama !!! " sözü bölmüştü. 
        Şefin amasından, aklındaki oyun için bir umut ışığı arayan Kyu’nun gözleri şefe dönmüştü. Şefin gözlerinin içine büyük bir merakla Alex'de bakakalmıştı.
 

Şefin :
        " Bir hafta sonra artık daimi çalışan olacak. O zaman izin günüde beli olur efendim." diye sözlerini bitirmişti. Kyu beklediği sözleri duymuştu.Kocaman gülümseyerek Alex’e dönüp:
 “Güzel, güzel, güzel " diyerek söylenmeye başlamıştı. 
      Alex içinden 'Bu şeytanın  aklından neler geçiyor? Derdi ne bunun?' diye düşünürken aynı zamanda Kyu’ya soran gözlerle bakıyordu. 
Kyu Alex’e yaklaşarak :
 "Gözlerindeki soru işaretlerini taze tut bir hafta sonra araba yarışında görüşürüz. Kore Blacklight Retribution Oyunu Birincisi." Diyerek Alex’in omzuna dokunmuş mutfaktan çıkarak annesinin yanına gitmişti.
          Yaşadıklarına anlam veremeyen Alex uzun süre kendini toparlayamamıştı.Yarım saat aradan sonra Kyu’ya bakmak için camdan içeri bakındığında Kyu çoktan gitmişti. Ve kafasında bir sürü soru dolanıyordu.
     Aradan bir hafta geçmiş Alex iş yerinde artık tartlardan sorumlu şeflerden biri olmuştu. Ve ilk iznini yarın kullanacaktı. Aklına izin günü geldikçe Kyu’nun o gece yaptıkları geliyordu. Ve yine o cevapsız sorular beyninde dolanıyordu.

                            ****************

         Alex’in kokusunu içine çekmeyeli, dudaklarının tadına bakmayalı iki hafta olmuştu. Ve son görüşmelerinden beri bir hafta geçmişti.Alex’in izin günün yarın olduğunu öğrenmişti. Şeften adresini ve telefonunu da öğrenen Kyu kendi işlerini de ayarlamış tüm gün Alex’le beraber olmanın düşüncesiyle planlar yapmaya başlamıştı.
          


Çalan telefonuna aldırmadan uyumaya devam eden Alex’i arkadaşının : 
        " Çabuk şu telefonuna bak yada kökten kapat sabahın yedisinde bu ne ya ?" diye söylenmesi üzerine telefonuna cevap veren Alex uykulu bir sesle : 
       "Efendim" derken gözlerini bile açamıyordu.
       "Hala uyuyor musun sen?" dedi telefondaki ses.

Sesi tanımaya çalışan Alex tek gözünü açıp ekrana baktığında ekranda tanımadığı bir numara vardı.

Telefona dönüp: 

       " Kimi aramıştınız ? Ve siz kimsiniz? " diye esneyerek konuştu. Telefondaki ses:
        “Alex’i aramıştım . Ben Kyuhyun. " dediğinde yataktan fırlayan Alex sadece Kyu diyebilmişti.
     "Sanırım şimdi ayıldın" dedi ve devam etti "Sana tam on dakika veriyorum giyinip hazırlanıp aşağıya in. Haa yanına bikinin yâda mayon neyse işte onu da al acele et aşağıda bekliyorum. " diye emrivaki yapan Kyu’ya inanamamıştı.




Koşarak balkona çıkmış karşı caddede arabada ona el sallayan genç adama bakakalmıştı. Kyu elleri ile saati gösterip aşağı inmesi için hareketler yapıyordu. İlk şoku atlatan Alex kahkahalar atarak içeriye girip hazırlanmaya kendine ufak bir çanta hazırlamaya başlamıştı. Giyinip arkadaşıyla vedalaşıp aşağı inmişti. Araba koltuğunda gözlerini kapatmış uyuyan Kyu’yu izliyordu. Eğilip açması için arabanın camını tıklattı. Camı açan Kyu :
      "Nerde kaldın sen ?" diye söylenirken camdan içeri uzanan Alex, Kyu’nun sözlerini bitirmesine izin vermeden dudaklarına yapıştı. Özlediği dudakları dudağında bulan Kyu'da  Alex’in dudaklarını özlemle öpmeye başlamıştı.

Kyu dudaklarını ayırıp saçlarını okşadığı Alex’e:

         "E hadi binde gidelim. “dedi. 
   Beraber yola çıkmışlardı. Alex merakla :
        "Nereye gidiyoruz? Yoksa denize mi? Uzun zamandır denize girmedim." diyen Alex’e dönerek :
     "Ben bir idolüm. Denizde ki insanlar beni hemen tanırlar. O yüzden rahat edemeyiz."  Diyerek devam etti.

     “Ama daha güzel bir yere gidiyoruz .“ Derken bir yandan sağ eliyle Alex’in elini tutup öpüyordu.



Alex’le beraber şarkılar söyleyerek yola devam ediyorlardı. Yolculuk ara ara Alex Kyu’ya öpücükler kondurarak geçiyordu.Kırmızı ışıkta Alex Kyu’nun boynuna doğru uzanıp Kyu’yu koklayarak :
     "Kokunu çok özledim" derken elleri ile Kyu'nun erkekliğini okşuyordu.

      Kyu : ''Böyle şeyler yapma arabayı bırakıp seni öpmemek için kendimi zor tutuyorum'' dedi. Gülümseyerek Kyu’nun yanağına kocaman bir öpücük bırakan Alex gidecekleri yere kadar artık Kyu’ya karışmama kararı almıştı. İki saatlik yolculuk sonrası Kyu yorgun düşüp uyuya kalan Alex’i öperek uyandırmaya çalışıyordu.
     
 '' Hadi ama!!! '' diyerek bu defa Alex’in dudağını hafifçe ısırdı. Dudağında hissettiği iğne batması gibi bir acıyla gözlerini açan Alex, Kyu’ya gülümseyerek uyandı. 
Arabadan indiğinde karşısındaki manzaraya bakakalmıştı.


Kocaman bahçesinde havuzu olan cennet gibi bir yere gelmişlerdi. Alex şaşkınlığını gizleyemiyordu.   Eve doğru yürürken :
      "Çok güzel burası. Senin mi? "
       “Evet oyun oynamak için buraya kaçarım bazen.” diyerek kapıyı açmıştı. İçeriyi gören Alex'in gözleri kocaman olmuştu. Evin içi oyun salonu gibiydi. Langırt masası, devasa bir televizyon ve oyun konsolları.

 Kyu’ya dönerek :
         "Artık hiç şüphem yok burası kesinlikle senin evin." Derken evi dolanıyordu.
Kyu yanına aldığı yiyecekleri mutfağa yerleştirirken. Alex arkasından yaklaşarak Kyu'ya sarıldı.

     "Ben arabada sevişeceğimizi sanıyordum"
Bu sözlere Kyu yüksek sesle gülmeye başlamıştı. Alex’i kucaklayıp maddelerini sıralamaya başladı. 

     “1- Araba çok rahatsız edici. Üst kat da yumuşacık yatağım dururken niye o dar yere sıkışalım. 
       2- Senin aklın sadece sevişmeye mi çalışıyor? Seni yaramaz kız seni." Diyerek Alex’i öpüp poposuna bir şaplak attı.
       “Hadi git mayonu giy. Havuza girip rahatlayalım.” diyerek Alex’i üst kattaki odaya göndermiş iki bardak ve şarap şişesini alıp havuz başına geçmişti. Yukarıda ki camdan Kyu’yu izleyen Alex:      
      “Demek öyle!!! sevişmeyi sadece ben istiyorum gibi davranırsın ha. Bekle bakalım geliyorum.” diye söylenerek hazırlanmaya başlamıştı.Yanına aldığı en seksi beyaz mini bikinisini giymişti. Hafif makyaj ve saçlarını yapıp aşağıya indi.


Havuz başında şezlongda uyuyan Kyu’nun yanına sessizce gidip yanına oturmuş parmakları ile saçlarını okşayıp dudaklarına dokunmaya başlamıştı. Bu temasla uyuşukça gözlerini açan Kyu karşısında beyaz bikinisi ile duran Alex’e nefesi kesilmişçesine bakarak :

      "Sen bu kadar güzel miydin ya !!!" dedi.

      “ Bu neydi şimdi iltifat mı ediyorsun yoksa dalgamı geçiyorsun anlamadım.'' diyerek sitemli bir şekilde söylenirken Kyu, Alex'in çoktan dudaklarına yapışmıştı.
     Üzerine çıkan Alex’in dudaklarından ayrılamıyordu. Hasret giderircesine dudaklarını uzun uzun öpüp emiyordu.
 Kyu’nun dudaklarından dudaklarını ayıran Alex nefes nefese:           

 “Cevap vermedin? Dalgamı geçiyordun?” Diye tekrarladı.
     Kyu kucağına oturan Alex’in saçlarına parmaklarını dolayıp kendine doğru çekip kulağına

 “- Seni deli gibi istiyorum. Ve şuan da nefesimi kesiyorsun hala benden cevap mı istiyorsun  sen?” Diyerek boynunu öperek göğüslerini sıkmaya başlamıştı. Alex kucağından kalkıp :
 ”Ben yüzmeye gidiyorum gelsene.” Diyerek kalkıp kendini havuza attı.Kyu'da Alex’in arkasından başını sallamış bardağında kalan son şarabı kafasına dikip havuza girmişti.
         
Kyu suyun içinde kaçışan Alex’i yakalamış havuzun kenarına sıkıştırmıştı. Havuzun kenarlarına tutunan Alex’i uzun uzun öpüp bikinisinin iplerini çözerek : 
        “Bir türlü aklımdan çıkmayan göğüslerine yeniden merhaba.”  diye mırıldanarak göğüslerini emmeye başlamıştı. Alex kaymaması için ayaklarını Kyu’nun beline sararken, Kyu bikinisini yana doğru kaydırmış Alex’in içine girmişti.Alex suyun verdiği hafiflikle Kyu’yu kendine çekip duvara doğru çevirmişti. Kucağına iyice yerleşerek Kyu’nun dudaklarını ve boynunu emmeye başlamıştı. İkisi de suyun içinde nefes nefese kalmışlardı.
    Alex birden kendini geriye doğru atarak suya dalmıştı. Karşıda ki merdivenlerin oradan çıkıp şezlonga uzanmıştı.  Bikinisinin üstünü havuzda Kyu çıkardığı için yarı çıplak şekilde uzandığı şezlongdan Kyu’ya elleri ile gel işareti yapmaya başlamıştı. Havuzdan çıkıp yanına doğru gelen Kyu ayakta durmuş, şezlongda yatıp meyve yiyen güzel kadını seyrediyordu. Tek gözü kapalı şekilde Kyu’ya doğru bakan Alex:

          " Heyy güneşimi kapatıyorsun." Derken gülümsüyordu. 
          "Senin güneşin benim. " diyerek Alex’in yan kısımlarına bacaklarını koyup üzerine çıkmış Alex’e doğru uzanıp ağzına koyduğu  çileği ısırıp yemeye başlamıştı.Alex dalga geçer bir halde:  
        "Yapma böyle bundan sonra çilekte yiyemeyeceksin. Sonra gelip bana sitem ediyorsun. " Derken kahkahalarına engel olamıyordu. 
Kyu ona dönerek boğuk bir sesle :
        "Birazdan seni inlettiğimde de böyle kahkaha ata bilecek misin bakalım." diye mırıldanan Kyu’ya şaşırarak bakakalmıştı.
Gökyüzüne bakıp gülümserken göbeğinde hissettiği dilin yavaş yavaş aşağılara kasıklarına doğru inmesi nefesini kesmeye başlamıştı. Alex’in bacaklarını açan Kyu bikinisinin altını da sıyırmıştı. Parmakları içine girerken dilide çevresinde geziniyordu.  Kısa kısa hızlıca nefes alıp veren Alex orgazma yaklaşmaya başlamıştı. Kasıklarından göğüslerine doğru çıkan Kyu Onları emmeye ve okşamaya başladı. Alex altında yılan gibi kıvrılıyordu. Ve bu kıvranışları izlemek Kyu'nun fazlasıyla hoşuna gidiyordu.  Alex’in kulağına eğilip:

 "Saturation " diye fısıldadı.          
Alex’in şaşkın anlamsız bakışlarına cevap niteliğinde sözlerine öpücüklerle devam etti.
"Saturation Arabanın dönüş seviyesini ayarlamayı sağlar. Çok çabuk döndüğünü düşünüyorsan bu değeri arttır. Ya da virajlarda direksiyonu çok çeviriyorsan değeri düşür. Dead Zone direksiyon merkezinde duyarsız bölge oluşturmayı sağlar böylece kontrol cihazının hassaslık seviyesi düşer. Eğer direksiyon ani hareketlilik içerisindeyse ve zorlanıyorsan Dead Zone ayarını arttırabilirsin. Bu ayarın arttırılması kontrolün merkeze otomatik olarak daha çabuk gelmesini sağlıyor. Fakat linearity ayarının hassaslık üzerinde daha büyük etkisi vardır. Ve bunlarla yola daha hakim olursun direksiyon kaybı yaşamadan virajlardan rahat geçip parkuru tamamlayabilirsin" Derken altında dudağını ısısrarak onu dikkatle dinleyen genç kızdan :

          "woaawww" sesini duyduğunda kendinden geçen Kyu:
              " Senin şu dudaklarını ısırman yok mu? İşte ona bayılıyorum." Diyerek kızın ısırdığı dudakları emerek ısırıklar bırakmaya başlamıştı.
        Kollarının arasındaki Alex’in : 
       "Peki ya Effects Strength  o ne işe yarıyo?” diye soru sormasına gülerek :
         “Sevişirken bile oyunlar hakkında konuşabilen sadece biziz galiba." Diyerek anlatmaya devam etti.
        "Effects strength bir değerdir ver bu değer çarpışmalarda, arabanın fiziksel tepkimelerinde verdiği titreşim değeridir." diye cevap verirken Alex'in üzerinden kalktı. Elinden tutup içeriye doğru çekiştiriyordu. Oyun salonuna götürüp direksiyon konsolu olan dev ekranın karşısına yarı çıplak oturtup oyunu açmış beraber oyunu oynamaya başlamışlardı.Oyuna konsantre olan Alex'i zevk alarak izliyordu.

Alex’in  ıslak saçlarından akan ufak damlaların vücudunda ve göğüslerinde gezindiğini gören Kyu eline aldığı kumandalar ile makineleri kapatmıştı. Alex’in :

 "Yaaaa niye kapattın?" Sitemlerine karşılık Alex’e
doğru uzanıp onu öpmeye, elleri vücudunda dolaşmaya başlamıştı. Kyu’nun ellerini tutup üs kata yatağa doğru sürükleyen Alex, odaya geldiklerinde Kyu’yu yatağın kenarına oturttu.  Şortunu çıkarıp önce elleri ile sıkıştırdığı aletini yalayıp ufak ısırıklar bırakmaya başlamıştı. Nefes nefese kalan Kyu bir hışımla onu hızlıca çekerek altına almış :  

“Hemen boşalmamı mı istiyorsun yoksa ? ” derken yavaşça Alex’in içine girmeye başlamıştı. Alex, Kyu’nun hareketlerine eşlik etmeye başladığında üste çıkmayı istediğini belirtmiş ve iyice sertleşen organının üstüne yerleşmişti.
          Üzerine çıktığında Kyu’nun göğüs uçlarını emip ısırmaya başlamış kucağında aşağı, yukarı hareketler ederken bir yandan kendi göğüslerini sıkıp inliyordu. Bu hareketler karşısında Kyu'nun iştahı daha çok kabarmış doğrularakAlex'in göğüslerine resmen saldırmıştı. Göğüslerini elleriyle sıkarken diliyle de yalıyor,emiyor ve ısırıyordu. Alex kıçını havalandırarak Kyu'nun üstünden kalkıp kucağına ters oturur pozisyona geçmişti. Aletini tekrar iştahla içine alırken Kyu genç  kadının kalçalarını sıkıştırarak kavramış üzerinde hareket etmesini kolaylaştırmıştı. Alex'i aletine doğru sıkıca her bastırışında içine daha çok giriyor Alex'i çılgına çeviriyordu. Genç kadın artık yüksek sesli inlemeye başlamıştı. Alex'i belinden kavrayarak altına alan Kyu, genç kadının belinin altına minder yerleştirmiş kalçaları ve vajinası önüne tamamen serilmişti.İçine girdiğinde bu pozisyon Alex'e korkunç zevk vermişti. Kyu'nun her darbesinde çığlıkları hem zevkten hem de acıdan çıkıyordu. O çığlık atıkça Kyu kendinden geçmeye başlamıştı. Boğuk bir sesle :
         “Bizden başka kimse yok nasıl olsa istediğin gibi bağır.” Derken içine hızla girip çıkıyordu. Çığlıklarının Kyu’nun hoşuna gittiğini fark eden Alex daha yüksek sesle inlemeye ve çığlıklar atmaya başlamıştı artık.

Kyu, Alex’in sağ bacağını omzuna alıp içine girerken Alex’in titrediğini fark ettiğinde :

      “Sakın beraber boşalacağız.” Derken Alex inleyerek :
     ''Dayanamayacağım ahhhhhhhhh '' diyerek sarsılmaya başlayınca altında sarsılarak boşalan Alex'in görüntüsü Kyu'yu da azdırmış sert vuruşlarla içine girerek oda onunla beraber boşalmıştı.Boşalırken Alex'in dudaklarına yapışıp nefes nefese yığılıp kalmıştı.Bir müddet sonra yanına uzanarak onu sıkıca samalayıp göğsüne bastırarak kucakladı. Uzun bir müddet öyle kaldılar. Kolları arasında ki Alex'in boynuna ve omuzuna öpücükler kondururken :
          " Beni nasıl bir oyunun içine soktun sen? Nasıl olur da daha doğru düzgün tanımadığım birini bu kadar çok özleyebilirim? Dudaklarından yediğim o çikolata tadındaki tatlı bir an olsun aklımdan çıkmıyor."  Diyen Kyu’nun dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Genç kadının saçlarını okşamaya devam ederken :
        "Bir oyun gibi bağımlılık yapıyorsun her zerremi ele geçirdin. Beynim, kalbim senin oyun alanınmış gibi. Her yerime hükmediyorsun.  Ve bundan rahatsız olacağıma tam tersi hoşlanıyorum. "
          Bunları söylerken Alex’in dolan gözlerinin içine bakıp alnı öpüp sıkıca göğsüne bastırıp öylece uykuya daldılar. Bir iki saat sonra o çok özlediği Kyu’nun kokusunu içine derin derin çekerek uyandı Alex. Onun kollarında uyanmanın verdiği huzuru, mutluluğu daha önce hiç tatmamıştı. Bu güzel duygu  karşısında :

              'Şuan ölsem dünyanın en mutlu şekilde ölen tek kişisi ben olurum herhalde ' Diye düşünmekten kendini alamadı. Kyu'nun saçlarıyla oynarken yanağına bir öpücük kondurarak usulca yataktan çıktı.




        Odada bikinisinin altını bulmuş onu giyerken uyanan Kyu uyuşuk bir şekilde : 

       ” Nereye gidiyorsun sen? “ Diyerek mahmur mahmur esnedi. Alex :
       "Çok acıktım bir şeyler atıştıracağım " dedi ve ekledi "Senin beyaz gömleğin nerede?”
            “Beyaz gömlek mi hangi gömlekten bahsediyorsun sen? "  Anlamsızca genç kadına bakıyordu.
Alex:

            “Ya hani filmler de olur ya. Kız yataktan çıktığında erkeğin iki üç beden büyük beyaz gömleğini giyip dağınık saçlarını toplar. İşte onu yapmak istiyordum ben ." Diye söylenirken Kyu daha fazla

dayanamayarak kahkahalara boğuldu.
                "İyi de ben gömlek giymedim. Tişört giydim" dedi.  

Alex eline aldığı tişörtü göstererek :
“Görüyorum.” Diyerek Tişörtünü sitemle  Kyu'ya fırlattı. Çantasından çıkardığı askılı mini elbisesini giyip odadan çıktı.
Arkasından gülerek bağıran Kyu :
     "Kendine her ne hazırlıyorsan bana da yap çok açım." diye bağırdı.
           Aşağıya inen Alex mutfaktaki malzemelerle yemek yapmaya başlamıştı. Ufak ufak sofrayı kurarken yatağından uyuşuk halde çıkan Kyu bir kenarda durmuş mutfakta yemek yapan Alex’i izliyordu. Ocakla uğraşırken elini yakan Alex’in sıçramasıyla telaşla yanına gelip:

        "Dikkat etsene sakar." diyen Kyu, işaret parmağıyla Alex'in alnına vurarak “Sakar” diye tekrarlamaya Alex’i delirtmeye devam ediyordu. 


         Beraber yemek hazırlamaya başlamışlardı Kyu mutfakta aslında çok iyi olan Alex’in ustalıkla bıçak kullanışını hayranlıkla izlerken arkasından sıkıca sarılmış, çenesini Alex’in sağ omzuna dayayarak:
       “Ne zamana hazır olur bu yemek?  Çok acıktım bir şeyler yiyip  tatlı yerine seni yemeyi planlıyorum”  dedi. Alex elinde ki doğradığı Jambonlardan bir parçayı Kyu'nun ağzına sokuşturdu.

Ağzında ki jambonu çiğnerken elleri Alex'in kalçalarında, kasıklarında geziniyordu. Onu kendine yasladığında Alex sertleştiğini fark etti. Kendine doğru çevirerek boynunu öpmeye, göğüslerini okşayarak sıkmaya başlamıştı.
Tezgâhın üzerindekileri aceleyle sola doğru kaydırdı. Kyu Alex’in mini elbisesinin eteğini kaldırıp eli 

ile Alex’in kasıklarını okşuyordu. Alex’in dudaklarını emip ısırıklar atarken hafifçe Alex’i kucaklayıp

tezgâha oturtmuş  elbisesini üzerinden çıkartmış göğüslerini avuçlayıp emiyordu, yavaşça  göbeğine ve oradan kasıklarına inen kyu’nun kafasını kendine doğru çekti Alex.

Dudaklarını öperken eli ile penisini kendine doğru çekip içine yerleştiriyordu

Kyu"-Yine dayanamadın" derken hızlı hızlı nefes alıyordu Alex’i indirip yüz üstü tezgâha çevirmiş

kalçalarını aralayıp içine giriyordu. Alex’in yaşadığı haz dolu acı ile inlemeleri çoğalmıştı.

İçinden çıkan Kyu’yu arkadaşındaki büyük sandalyeye oturtup önünde diz çökmüş Kyu’ya oral sex yapıyordu,  Alex’in dilini kasıklarında erkekliğinde hisseden Kyu ‘nun içi titremeye daha da serleşmeye başlamıştı.

 Alex Kyu’nun boşalmasına izin vermeden üzerine yerleşmiş kucağında hızla aşağı yukarı hareket ederken Kyu Alex’in göğüslerini sıkıp öpüyordu. Kucağındaki Alex’i kaldırıp arkası dönük şekilde kucağına oturtmuş içine girip çıkmasını sağlarken elleri ile vajinasına baskı uyguluyordu.

Alex’in hareketleri hızlanmış boşalmaya başlamıştı Kyu’da onunla beraber boşalmış. Nefes nefese kalmışlardı. Alex kucağına yanlamasına oturup başını sağ omzuna koyduğu Kyu’ya

 "-Galiba biz mutfakta çok daha iyiyiz." Derken yorgun bir halde gülümsüyordu. 

Kyu "-Sanırım haklısın ama ben çok acıktım." Deyip Alex’in gözlerine aç yavru kediler gibi bakıyordu.

 Alex  "-Beni yemek yerine az sabırlı olsaydın şimdiye kadar yemeğini yemiş olurdun ."

Kyu " -Bu gün tatlımı yemekten önce yedim şimdide yemek yemek istiyorum." Dedi gülümseyerek.

İkisi de giyinip hazırladıkları yemekleri yiyip oyun odasına geçip oyun oynamaya başlamışlardı.

Araba ve savaş oyunlarını genelde Kyu kazansa da strateji oyunlarında Alex birinciliğini hep koruyordu. Kyu’nun hırs yapan bir bünyesi vardı ve Alex rahatlaması ve yenmesi için ufak açık kapılar bırakıyordu ara sıra.

 Direksiyon konsoluna geçen Alex aynı virajda takılı kalmıştı, her defasında aynı yerde kaybetmeye başlayınca sinir olmuştu.

Alex ‘in arkasına yerleşen Kyu nasıl kullanması gerektiğini gösteriyordu ve Alex kendini kaptırıp oyun oynarken sürekli onu öpücüklere boğuyordu Kyu…

 İkisi için oyun salonundan çıkmak zor olsa da beraber büyük salona geçmişlerdi. Karşılıklı şarap içip gece boyu konuşup, şarkılar söyleyip öpüşmüş birbirlerine sarılıp uyumuşlardı.

Güneş yeni yeni doğmaya başladığında Kyu uyanmış ve göğsünde yatan deli dolu kızın saçlarını okşayarak kulağına doğru şarkı

söylemeye başlamış ve uyuyan Alex'e:
 “- Artık uyanmalısın. Hazırlanıp yola çıkmalıyız yolumuz uzun.” Dediği sırada beline sarılmış göğsünde uyuyan Alex daha da sıkı sarılıp "-Gitmek zorunda mıyız? " diye sordu.

 Kyu hiç istemese de “-Maalesef" diye bildi saçlarını okşayıp anlını öptüğü Alex’e.

Ve Alex yutkunarak konuşmaya başladı."-Bunu bana niye yaptın? Senin kokun bağımlılık yapıyor. Senin kokunu almadan dudaklarını hissetmeden ben yaşayamam ki artık." derken sesi çatallaşmış hafif bir titreme tutmuştu Alex’i sıkıca sarıldığı Kyu’dan kopamıyordu.

 Sıkıca beline sarılan Alex’i karşısına alıp gözlerine bakarak “-Peki ya ben içime işledin ne aklımdan nede göğsümden atamıyorum seni " diyip öpüp sarıldığı Alex’i zorla da olsa kaldırıp hazırlanmaya ikna etmişti.

Arabaya binip yola çıkmışlardı ikisi de sessizce birlikte geçirdikleri güzel günün bitmesinin üzüntüsünü yaşıyorlardı. Alex ara ara Kyu’nun boynuna sokulup kokusunu içine çekip yanağına kocaman bir öpücük konduruyordu. 


Yol boyu şarkılar söyleyip bol bol öpüşüyorlardı eve vardıklarında Alex istemeye istemeye arabadan inmiş her zamanki gibi Kyu’nun camından içeri kafasını uzatıp son öpücüğünü almış ve uzun zamandır aklına takılan soruyu yöneltmişti  



"-Gerçekten çikolata yiyemiyor musun? " diye safça soran Alex’e Kyu gülerek "-Yooo yiyorum hem de seve seve" dediğinde

Alex yarı gülerek yarı sinirle “-Beni kandırdın.” deyip arkasını dönüp giderken, arkasından koşup ona sarılan Kyu dudaklarını büzüştürdüğü Alex’se

"-Söylesene dünyada şu dudaklardan daha tatlı bir şey var mı çikolatada neymiş." dediğinde Kyu’nun dudaklarına yapışan Alex “-Evet var oda senin dudakların” deyip uzun uzun öpüşüp ayrılmışlardı daha ayrılır ayrılmaz birbirlerini özlemeye başlamışlardı bile....

                              
                                                            


 Hikaye :B.B
                                               
Düzenleme ve katkılarından dolayı Sinem'e Teşekkürler...